3 Kasım 2013 Pazar

HAMLET'İN İKİ KADINI:GERTRUDE VE OPHELİA

İlk insanın yaratılışına dair birçok efsane vardır. Bu efsanelerden birine göre, Tanrı önce Âdem’i yani erkeği oluşturmuş, Havva’yı ise onun kaburga kemiğinden yaratmıştır. Yani kadın, erkek üzerinden var olabilmiştir. Ataerkil toplum yapılarında, bu durum daha somut olarak açığa çıkar. Erkek kadına göre daha özgürdür, güçlüdür, kahramandır, iktidar sahibidir hatta sert bir açıklama olsa da “kadın”a da sahiptir. Fransız psikanalist Jacques Lacan’ın bu konuya yaklaşımı ise biraz farklıdır. Lacan, maskülenliği fallusa sahip olmak, feminenliği ise fallus olmak olarak formüle eder(Göbekçin, 2006, sf. 6). Çocuğun Oidipus kompleksini yaşadığı 3 – 6 yaş arası dönemde, çocuk annesinde eksik olarak gördüğü fallusu tamamlamak ister. Fakat ensest yasağını koyan babanın “fallusun gerçek sahibi” olarak devreye girmesiyle, çocuk kastre edilme korkusu yaşar ve kompleksten çıkar. Lacan, bu kastre edilme korkusu yani kastrason anksiyetesinin, Oidipus kompleksinin son aşamasına isabet ettiğini vurgular. Cinsel organa bir zarar geleceği endişesi duyan çocuk, yasak olan bir şeyi yapma isteği yüzünden babası tarafından cezalandırılacağını düşünür ve duygularını “bir savunma mekanizması olarak bastırır.” (Atkinson,1996, sf. 512). Fakat eğer bastırma yerine inkar yönüne giderse, travma geçirebilir ve bunu hayatı boyunca atlatamayabilir.

William Shakespeare’in “Hamlet” oyununa bakıldığında, Hamlet’in annesine karşı Oidipus kompleksiyle aşık olduğu, babasının ardından, amcasıyla yaşadığı bu beraberliği de bu nedenle hazmedemediği görülür. Fakat kin kusmasına rağmen, amcasına ve annesine eylemsiz kalışı, hatta zaman zaman endişe yaşaması, kastrasyon anksiyetesini bastırmak yerine inkar etmekten kaynaklanan bir travma yaşamasına bağlanabilir. Hamlet, annesine olan aşkını, babasıyla özdeşleşerek atlatamamıştır. Bu nedenle babasının ortadan kalkması, bir nevi engelin de ortadan kalkmasıdır. Çünkü kastre edilmesi kaygısı yaşatan baba, artık devrede değildir. Fakat onu ortadan kaldıran kişi, yine kendine rakip olmuş, annesine sahip olmuştur. Gertrude bir fallussa, ona sahip olan da Claudius’tur.

Shakespeare, “Hamlet” oyununda, Gertrude karakterini silikmiş gibi gösterse de aslında Gertrude, ataerkil toplum baskısı altında kalmadan, istediğini yapan, aşkını kendi seçen bir kadındır. Toplumsal cinsiyet bazında bakıldığında, güce, iktidara ve özgürlüğe yani simgesel “fallus”a sahip olan odur. Bu durumda, erkeklerin sahip olmak istedikleri asıl fallusa o sahiptir. Lacan’ın açısından bakıldığında, fallus, erkeğin sahip olmak istediği güçtür ve Gertrude bu gücün ta kendisidir.
Gertrude Claudius

İktidar sahibi kocası, Danimarka kralı Hamlet’ i kardeşiyle aldatır. Aslında bu iktidar kıskançlığının bir sonucu olarak yapılmış bir eylemdir. Gertrude kocasının iktidarının, gücünün altında ezilmiştir ve içten içe onun bu konumuna bir kıskançlık duyar. İntikamını da onu kardeşiyle aldatarak alır ve sahip olduğu gücü yeni eşine verir. Ataerkil toplum yapısına göre, istediğini yapma özgürlüğü erkeğin yani maskülen olanın elindedir. Fakat Gertrude, kadına tanınmayan bu özgürlüğü kullanmış, bu sayede feminenliğinden sıyrılıp maskülen olmuştur.

Lacan’a göre çocuğun birincil bağlanma nesnesi olan annesinden ilk ayrılışı, ayna evresiyle başlar. Bu evre bebeğin ilk 6 -18 aylar arası olan dönemini kapsar. Çocuğun aynayla ilk karşılaşması, kendini bir bütün olarak gördüğü ve içindeki “ben” i keşfettiği andır. O zamana kadar kendini annesiyle bir bütün olarak görmüşken, ilk kez ondan ayrılır ve toplumsal hayata geçiş süreci başlar(Tura, sf. 177.) İlk özdeşleştiği insan olan annesinden ayrılışıyla, içindeki eksikliği tamamlama sürecine girer.

Hamlet, özdeşleşim kurduğu annesi Gertrude’dan ayrıldıktan sonra, onun yerine özdeşlik kurabileceği, fallus olarak sahip olabileceği Ophelia’yı hayatına sokar. Lacan’ın Ophelia için oluşturduğu “O Phallus” şifrelemesi bu kanıyı doğrular niteliktedir(Göbekçin, 2006, sf. 8). Annesine duyduğu kinin, öfkenin acısını oyun boyunca Ophelia’dan çıkarır. Annesine sahip olamamış, onun yerine Ophelia’yı koymuştur fakat Ophelia’ya acı çektirmekten de geri kalmaz. Önceleri onu sevdiğini söyler fakat sonra inkâr eder.

HAMLET
Bana inanmayacaktın. Eski ağaca ne denli doğruluk aşılansa da, kendi hamurundan kalır biraz. Seni sevmemiştim(Hamlet, III. Perde, I. Sahne, Tr. Çev. Bozkurt, B.).


Bu inkar, aslında bilinçdışında anneye olan aşkı inkar etmekle ilişkilidir. Kastrasyon anksiyetesini atlatamamış, bastırmak yerine inkar yoluna gitmiş olan Hamlet, bu durumun ona yaşattığı sıkıntıyı bu şekilde dışarı yansıtır. Aslında Ophelia’yı sevmektedir, fakat Oidipus kompleksini babayla özdeşleşerek atlatamadığı için, Ophelia’ya duyduğu aşkın da olmaması gerektiğini düşünür. Birincil bağlanma nesnesinin yerine Ophelia’yı koyduğu için, annesine aktarmak isteyip de aktaramadığı olumsuz duyguları da ona aktarır. Ophelia burada bir bakıma kurbandır.

Oidipus kompleksinin kız çocuklarında görünen biçimi Elektra kompleksine göre, kız çocukları da 3 – 6 yaş arasında babaya aşıktır. Bu duruma Lacan’ın simgesel fallus kavramı açısından bakarsak, kız çocuğu babanın fallusu olmak ister. Ödipal dönemi atlattıktan sonra fallusu olabilceği bir erkek arar ve ona aşık olur. Ophelia, babasıyla özdeşleştirdiği Hamlet’in fallusu olmak istemiştir. Fakat Gertrude gibi baskın bir karakter değildir, ataerkil toplum baskısı altında ezilmiştir. Kendindeki eksik yanı tamamlamak istediği kişi olan Hamlet, onunla oyun oynamakta, annesine ve bütün kadınlara olan nefretini ondan çıkarmaktadır.

HAMLET
Tanrı size bir yüz vermiş, siz bir başkasını yapıyorsunuz kendinize. Çalkalıyor kırıtıyor, havalı konuşuyorsunuz. Hadi hadi, karnım tok artık bunlara. Bu yüzden gitti aklım başımdan.
(Hamlet, III. Perde, I. Sahne, Tr. Çev. Bozkurt, B.).

Ophelia, Hamlet’in aşkını inkarının dışında, ikinci yıkımı, asıl fallusu olmak istediği kişinin, babasının, Hamlet tarafından öldürülmesiyle yaşar. Kendisini tamamlamak istediği kişi, onun yerine koyduğu kişi tarafından yok edilmiştir. Ophelia kaçınılmaz bir son olarak aklını kaçırır. Nehirde boğularak ölür. İntihar etmez ama ölüme de direnmez. Kırılan dalla suya düşen Ophelia, sudaki yansımasıyla özdeşleşir, eksik kalan kadınlığını bütünler.


(Paul Delaroche)

Gaston Bachelard’ın “Su ve Düşler” kitabında değindiği Ophelia kompleksine göre, su, gözleri kolaylıkla gözyaşlarına boğulan kadının organsal simgesidir( Bachelard, 1948, sf. 97 ). Hatta su, o kadar kadınsıdır ki Ophelia’nın ağabeyi Laertes, içine akıttığı gözyaşlarını kadınlık olarak görür.

LAERTES
Senin için gözyaşı dökmeyeceğim Ophelia
Yeterinden çok su aştı üzerinden çünkü.
Ama yinede biz böyleyiz işte.
Utanç ne derse desin doğa bildiği yoldan şaşmaz;
Bunlar dindiğinde kadın yanım da yok olacak.( Hamlet, IV. Perde, VII. Sahne, Tr. Çev. Bozkurt, B.).

Hamlet’in birbirinden farklı iki kadını, simgesel “eksik”liklerini farklı şekillerde tamamlarlar. Gertrude, güce, özgürlüğe sahip olur, seçimlerini kendi yapar. Ölmek Ophelia’nın seçimi değil yazgısıdır. Babasının fallusu olmak ister, fakat bunu gerçekleştiremeyeceği için, aşkını kabul edilebilir bir başka insana, Hamlet’e verir. Hamlet’i babasıyla özdeşleştirmiştir. Fakat onun tarafından da tamamlanamayan kadınlığı, öbür yarısını suda bulur.



KAYNAKÇA

Atkinson, R. , Smith, E. , Bem, D. , Nolen S., Psikolojiye Giriş, (çev. Yavuz Alogan), Arkadaş Yayınevi, 1996.

Bachelard, G. Su ve Düşler Maddenin İmgelemi Üzerine Deneme, (çev. Olcay Kunal), YKY, 2004

Göbekçin, Öznellik Ve Tiyatro, 2006.

Shakespeare, W. , Hamlet, (çev. Bülent Bozkurt) , Remzi Kitabevi, 1999.

Tura, S. , Freud’dan Lacan’a Psikanaliz, Ayrıntı Yayınevi.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder