ODAK: Hamm ve
Clov arasındaki ilişkinin arketipal incelemeleri.
Gri, eşyasız bir
oda, sağ ve sol yukarda dışarıya açılan iki pencere, biri yürüyemeyen biri
oturamayan iki kişi ve yaşamlarını çöp kutusunda devam ettiren iki yaşlı insan
daha. Oyun Sonu, işte bu ilginç tabloyla başlar. Yaşamları, “başsız” ve
“sonsuz” olan bu dört kişi, istemeden sahneye çıkarılmış, yeteneksiz dört aktör
gibi, oynamaya mecbur bırakıldıkları “hayat oyunu”nun sona ermesini beklemektedir.
Nell ve Nagg, Hamm’ın anne ve babasıdır. Oyunda, yaşamlarını sorgulama
konusunda en aciz olanlardır; yaşları bir hayli olmuş, hafızaları da çoktan
onları yanıltmaya başlamıştır. Bu nedenle, içinde bulundukları absürd durumu
hiç sorgulamazlar, çünkü yaşadıkları belki de onlara hafızalarının bir
oyunudur.
Hamm ve Clov
ise, Nell ve Nagg kadar sorgusuz sualsiz yaşamazlar. En azından ilginç ve
normal olmayan bir şeyler olduğunun farkındadırlar. Onların eylemsizliği,
kabullenişlerinden kaynaklanmaktadır. Clov, çok küçük yaştan beri Hamm’a hizmet
etmektedir. Birbirlerinin varlıklarına duydukları alışkanlıkları
sorgulayamayacakları kadar uzun bir zaman geçmiştir. Yaşamları bir süre sonra
kemikleşmiş, aralarındaki ilişki efendi/uşak noktasına kilitlenmiştir.
Birbirlerinden ayrılamazlar ki ayrılma eylemini gerçekleştirebilecek tek kişi
Clov’dur çünkü oyunun hareket halinde olan tek kişisidir. Clov, Hamm’ın her
isteğini yerine getirir, onu öldürmek çok kere aklından geçer fakat yapamaz,
çünkü yiyeceklerin bulunduğu kilerin şifresini bilmemektedir. Hamm için bu bir
kozdur, bu sayede Clov ondan ayrılmaz ve ona zarar vermez. Bir süre sonra bu
bir alışkanlık, olağan bir yaşayış biçimi haline gelir.
HAMM – Beni neden öldürmüyorsun?
CLOV – Kilerin şifresini bilmiyorum.[1]
Hamm ve Clov,
aralarındaki bu ilişki şekliyle, sanki bir efendi/uşak ilişkisinin “arketip”i
gibidirler. Carl Gustav Jung arketip kavramını basit şekliyle “bir türün ideal
ilk örneği” olarak yorumlamıştır. Bu yorumlamaya göre Hamm ve Clov da klasik
bir efendi/uşak arketipinin prototipleri olarak örneklenebilir. Hamm Clov’a
emir verir, yaşamını biçimlendirir, kendi eylemlerini ona yaptırır; Clov da
bunlara karşılık verir.
Hamm ve Clov’un
ilişkisi efendi/uşak arketipinin dışında, derin incelendiğinde bir akıl/beden
bütünlüğü de sergiler. Hamm yürüyemez ve göremez. Clov ise Hamm’ın sahip
olmadığı fiziksel özellikleri karşılayabilecek güçtedir fakat Hamm kadar iyi
düşünüp konuşamaz. Hamm öyküler yazar, düşünür, zaman zaman içinde bulundukları
konumu sorgular hatta bundan üzüntü duyduğu olur. Fakat Clov hayatını akışına bırakmıştır.
Mutfağına gidip duvara bakmak onun için önemli bir iştir, Hamm’dan gelecek
düdük sesiyle onun yanına gitmek gibi.
CLOV Seni terk ediyorum, işim var.
HAMM Mutfağında mı?
CLOV Evet.
HAMM Ne işiymiş bu merak ettim.
CLOV Duvara bakıyorum. (sf. 28)
Clov bunları
sorgulamaz, zaman zaman garipsese de üzerinde durmaz. Hayatın ona sunduğu her
şeyi olduğu gibi kabullenmiştir. Bu tam anlamıyla kaderci bir yaklaşım değildir
fakat mücadelesiz ve yaşam boşluğunda sürüklenen insan örneklendirmesi yapmak
yanlış olmaz. Hamm da farklı değildir, mücadeleden yoksundur fakat Clov gibi
kabullenmişliği vardır denemez, çünkü istediği gibi gitmeyen hayatı onun canını
sıkmakta ve sinirlendirmektedir ki öfkesi, en azından bir tepkinin ürünüdür.
İlişkilerinin
bir diğer biçimi de hasta/hastabakıcı ilişkisidir. Hamm sürekli beyni kanayan
bir hastadır, içmesi gereken ilaçları, takip etmesi gereken bir ilaç düzeni
vardır ki bu takibi Clov yapar. Ağrı kesicisinin vaktini bilir, uyuması ve
uyanması gereken zamanlardan da o sorumludur.
HAMM Ağrı kesicimin vakti gelmedi mi
daha?
CLOV Hayır. (sf. 28 )
HAMM Hazırla beni yatacağım.
CLOV Daha şimdi kaldırdım seni. (sf.
23)
Oyunda daimi olarak var olan bir evveliyat hissi,
oyun süresince varolan bu düzenin bir öncesinin olduğunu ve sonrasının da
olacağını vurgular. Bu açıdan bakıldığında Hamm her zaman klasik bir hasta
arketipi olmuştur, Clov da klasik bir hastabakıcıdır.
Küçük yaştan
beri Hamm’ın yanında yaşayan Clov ile Hamm arasında, bu geçmişten kaynaklanan
bir baba/oğul arketipi de göze çarpar. Oyunda bunu somutlayan, Nagg ve Nell’in
Hamm ile birlikte yaşamalarıdır. Hamm çocukluğunda babasıyla çok iletişime
girememiş ve büyük bir sevgi duymamıştır. Anne ve babasına olan tavırlarından,
onları sadece mecbur olduğu için yanında tuttuğu görülür, konuşmalarına
tahammül edemez fakat ölmelerinden de korkar. Baba ve oğul olarak Hamm ve Nagg
arasında somutlanan bu ilişki, derinlemesine incelendiğinde Clov ve Hamm
arasında da görülür.
HAMM Baba oldum ben sana.
CLOV Evet. Öyle oldun sen bana. (sf.
44)
Hamm ve Clov
arasındaki ilişki, birçok ilişki arketipinin prototipleri gibidir. İlk etapta
göze çarpan efendi/uşak arketipinin yanı sıra, hasta/hastabakıcı ve baba/oğul
arketiplerinin de örnekleri görülür. Ayrıca Hamm, aklı, Clov ise bedeni temsil
ederek, tipik insanın ikiye bölünmüş temsilcileri gibidirler. Birbirlerinden
ayrılamaz, yalnız hareket edemezler. Onların birliktelikleri çaresizliklerinin
dışında, akıl ve bedenin insanı var oluşundan, insanlığın bitimine dek
sonlanmayacak birlikteliğinin tipik bir örneği olarak da gösterilebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder